hayaletköpek arşivlerinden dördüncü hikaye…
KUTU
Hayal edin. Sıcağı hayal edin. Çok sıcağı. Dayanabileceğiniz (en azından birkaç saat), ama gerçekten sizi ümitsizliğe sokacak kadar uzun süren, sonu belirsiz bir sıcağı.
Şimdi kendinizi küçük bir odada farzedin. Birbirlerine yakın duvarları, basık tavanıyla penceresiz, küçük bir hücrede. Odanın duvarlarını birbirine yakınlaştırmaya başlayın. Tavan da biraz aşağıya insin. Oturduğunuzu düşünün. Sıcaklık ve havasızlık giderek daha da fazla rahatsız etsin. Oturduğunuz yerde başınız tavana, dirseklerinizse iki yanınızdaki duvara değsin. Yeterince klostrofobik oldu mu?
Zifiri karanlık ve yalıtımdan kaynaklanan sessizliği de ekleyin listeye. Kim ne kadar dayanabilir böyle bir cendereye?
Alnınızdan inen ter damlacıkları gıdıklıyarak aşağıya doğru iniyor yanaklarınızdan. Kıpırdayamıyorsunuz, terleri silmek için olsa bile.
Yeterince boğucu oldu mu? Olduğuna kanaat getirdiyseniz hikayeye devam edebilirsiniz.