Arzu Hanım’ın Kölesinin Maceraları

Hava soğuk çok soğuk. Dışardı rüzgar ıslıklarını çalıyor. Bense üşüyorum hemde çok üşüyorum. Kar yağmak üzere belki. Yalvarıyorum ne olur yağsın belki yağarsa biraz olsun ılınır ortalık bu kuru soğuk beni öldürecek. İçerde tüm ışıklar sönmüş son umudum olan yatak odasının ışığıda. Kapıda kaldım yine giremiyorum içeri. Tamam biliyorum hak ettim bunu ama üşüyorum hemde çok üşüyorum.

Ellerim kırılsaydıda dokunmasaydım o çamaşırlara. Niyetim kötü değildi hizmetti. Yasaklanmış olduğununda farkındaydım ama toparlamak istedim ortalığı.

Dur dur kendine yalan söyleme hani o tangaya dokunmak çokta hoşuna gitmedimi yani. Evet gitti ama ama ama…

Bak köle demişti bu evde izin almadan dokunmaman gereken 3 şey var.

Okumaya devam et

WC

Beatrice arşivlerinden:

Diz boyundaki siyah dar eteğini tamamlayan beyaz transparan bluzu ve siyah topuklu ayakkabıları ile oturup bacak bacak üstüne attığı koltuğundan elinde cetvelini sallayarak masadaki sürahiyi gösteriyordu:

“Bir bardak daha iç”

Bu, adamın içtiği beşinci bardak su idi.

“Kendini ultrasona girecek kadın gibi hissetmeye başladığın an su içmen sona erecek” dedi ve şeytani bir kahkaha attı.

“Bir bardak daha doldur ve bardakla yanıma gel” dedi.

Okumaya devam et

Dönüm Noktası

irislave arşivlerinden:

Ahmet için artık kolej hayatının bitmesine 1 hafta kalmıştı hatta son 3 gün ….8 saatlik nöbetçi ögrencilik macerası da bugün bitiyordu …gidip kollugu aldı ve diger nöbetçi arkadaşlarının yanına gidip kimin hangi hocaya gidip nöbetçilik yapacagını konuşmaya başladılar …Aslında bu çok zor bir soru değildi çünkü Ahmet her zaman yaptıgı gibi başmüdür muavini olan Aysel Hanımın nöbetçisi olmak için gönüllü idi kimse zaten oraya gitmek istemezdi.

Aysel Hanım okulun hiç tartışmasız en sert hocası idi diger hocalardan dahi çekinenler olurdu ..Çok kez ögrencileri kalabalık içinde döver ifadesini hiç kaybetmezdi …Ögrenciler onu gördükleri zaman 2 kat daha fazla dikkatli davranırlardı …

Ahmet gitti kapıyı çaldı

-Efendim bugün nöbetçiniz benim

-Tamam çıkabilirsin göz önünden çok kaybolma çagırdıgım zaman çabuk gel sallanma

Ahmet çok heyecanlanıyordu tarifi imkansız duygular içine giriyor gidip kendini hocanın ayakları altına atmak için yanıp tutuşuyordu açıkcası bunun ne oldugunu o zaman da anlayacak ne yaşa ne de bilgiye sahip değildi.

Okumaya devam et

Kurgusal Yaşamlar I

weber’in arşivlerinden

Her günkü gibi sıkıcı ve sıradan bir gündü ve hava bayağıda bir sıcaktı günah sokağımız yine ağzı salyalı
kuduruk ve abaza tiplerle doluydu bizim de işimiz kader mahkumu bir sex işçisi olarak onları 3 dakikalığına da olsa eğlendirerek hayvani şehvetlerini dindirmekti.

Biri geldi yanıma usulca sokularak

– ben fetişistim hanımefendi olur mu?

Okumaya devam et

Tecavüz Fantazisi(ymişşş!)


Rezzan Hanım’ın arşivlerinden

Aşk köleliktir…

Öyle ruhların ve bedenlerin vuslatla harmanlanması falan değildir.

Karşılıklı aşk falan da hikaye, mutlaka bir taraf diğerinden daha fazla aşıktır.

Ruhu duyguları en fazla direnen kişi diğerini kendine teslim alır.

Böyledir bu işler…

Böyleymiş daha doğrusu.

Edebiyatla fazla içli dışlı olmak,zamanla üzerine giydirilmiş bir romantizm geçiriyor olsa gerek…

Bir beden büyük ceketin pot duran vatkasını bastırarak, düğmelerin yerini değiştirerek daha kendine olur hale getirmek gibi bir çabaydı beklide benimkisi.

Biraz daha yapay ve abartılı…

Sanki biraz eğretimiydi neydi bendeki aşk…

Ama her ne idiyse ben sahip çıkmıştım,besleyip büyütüyordum içimde…

Belki de, aşka aşık olanlardandım. Hah şimdi tam edebiyat dergilerinden fırlama bir tabir oldu.

Okumaya devam et

Kuş Kafesi

parmakarası arşivlerinden:

Herşey ne kadar kolay başlamıştı: Arkadaşlarla yenilen bir akşam yemeği,tesadüfen bize katılan bir arkadaşımızın kuzeni ve kaynaşma…

Ayrılırken aklımda takılı kalmıştı,kalmaması da mümkün değildi: Uzun bir boy,delici bakışlar,tüm yüze yayılan gülümseme,sürekli bişeyler anlatan bıcır bıcır bir kadın. Ayrılırken cep telefonunu değil ama kartvizitini almayı başarmıştım,ne de olsa aynı sektördeydik ve işle ilgili pek çok ortak yönümüz vardı.

İki gün sonra bir mail attım, cevap hemen geldi.Tanışıklık böyle,işle ilgili konuşmalarla başladı.Sonrasında bir hafta içinde üç masum randevu: Birinde sinemaya gitmiş,diğer ikisinde dolaşıp aylaklık yapıp,uzun uzun konuşmuştuk.En çok dikkatimi çeken:Nereye gidersek gidelim mutlaka oralardaki görevlilerle o konuşuyor ve sözünü dinletiyor,istediğini yaptırıyordu.Bir ara içimden:Sakın bu şirin kız bir Sahibe olmasın demiş sonra bu fikrime gülmüştüm.Hiçç öyle bir hali yoktu ki.

Cumartesi… Bugünkü planımız:Şehir dışı sayılır. Çokk uzaklar değil sadece Darıca’ya gideceğiz,meşhur hayvanat bahçesini çok görmek istiyormuş..Gideriz elbet..Hava şansımıza çok güzeldi,etraf kalabalık.. İçeri girdik ve her bir kafesin önünde durup içindeki hayvanları uzun uzun inceledi,defalarca da beni kolumdan çekiştirip:Şunların çarezsizliğini görüyormusun diye sorup durdu..İyi de bu kız beni buraya bu çarasizlikleri göstermek için mi getirdi?

Okumaya devam et

Bankadaki Sahibe

irislave arşivlerinden:

Ahmet bir şirketin muhasebe bölümünde çalışıyordu …günün 4 5 saatini bankalarda geçirir gözü hem yollarda hem gittiği mekanlarda bayanların ayaklarına takılırdı ..çok da sosyal biri oldugu söylenemezdi …Ofisde en büyük zevki gizli gizli faneti yegirmek oradan kendini hayal dünyasına atmaktı …muhasebe müdiresi Selma hanımın sesi ile kendine gelmişti …

-Ahmet buraya gelir misin?

Ahmet yerinden kalkıp müdire hanımın odasına girmişti bile … bu bayana karşı çok ilgisi vardı ama asla belli edemiyordu .. işinden olmanın korkusu ve üzerine kalacak olan sapık damgası onu sürekli frenliyordu … aslında bir kaç kez çantasını taşımış faturalarını yatırmış işi olmadıgı halde çayını getirmişti ama gene de bir şey yapamıyordu.

Ödeme emirlerini aldıktan sonra ofisden çıkmış bankaya gitmişti …gene her zamanki gibi çok sıra vardı ama ses çıkarmıyordu çünkü eger şirket internet üzerinden bu işleri yaparsa işsiz kalırdı allahtan patron biraz eski kafalı idi bu olaya soguk bakıyordu …. bankada sıra numarasını aldıktan sonra kenara geçip saga sola bakmaya başladı ….Ayakta duran bir bayan çok ilgisini çekmişti …müthiş bir tarzı havası vardı bir şahin edası ile etrafı süzüyordu sanki avını arayan bir şahin gibi …gözleri tabii ki dogal yere kilitlenmişti .. ve o an kıpkırmızı oldugunu hissetti …sivri burun incecik bir topuk ve olaganüstü bir çizme vardı bayanın ayagında .. ama farklı idi topuk kısmı ile uç kısmı sivri tarafı çizmenin metaldi. parlak metal parlıyordu ..bir an kendini kaybettiğini sandı … tüm benliği gitmiş sanki başka bir ruh alemine girmişti …kalabalık umurumda değildi gidip kendini çizmenin önüne atıp yalamak istiyordu …farkında olmadan çok yaklaştıgını hissetti …hiç köle olmamıştı ama şimdi anlıyordu ruhen kölelik bu olsa idi …hep karşı çıkardı köle arkadaşlarına köleliği sadece ayak yalama vs vs vs vs sanıyordu ama değildi işte ruhen kendini çok güçsüz ve çaresiz hissedip o bayanın emrine girmek için çırpındıgını hissetti ..ama konuşkan biri değildi asla gidip bir şey söyleyemezdi ama zaten ne söyleyecekti ki
Okumaya devam et

Ayşe Hanım

hayalci’nin arşivinden:

“Kaç yıl oldu görüşmeyeli? Özlemişim seni..”

İki kadın birbirine doyasıya sarıldı.

“Ben de seni özlemişim.. Hiç değişmemişsin? Aynı çarpıcı güzellik!”

Diğer kadın gülümsedi..

“Sen daha da güzel olmuşsun….”

Okumaya devam et

Etki Altında Hikaye

Beatrice arşivlerinden:

– Merhaba Özge, telefonda zaman kaybetmek istemiyorum.Müsaitsen hemen bir çay içmeye geliyorum sana?

– (Güler) Tipik Mine. Gel ama gelirken yiyecek bir şeyler de al, evde hiçbir şey kalmadı ve acayip açım.

– Kızım senin hiç tok olduğunu görmedim ki,her zaman her şeye açsın, doyurmaya geliyorum seni.

Gülüşürler. Bir araya gelmişlerdir.

– Özge, Cem’i hatırlıyor musun?

– Hmm Senin müşterin olan mı? Hani sürekli atışırdınız, salak falan ama hoş çocuk dediğin tip değil mi bu?

– Hahahah böyle diyordum onun için değil mi? Yani iş için öyleydi de….

– Bir Dakka bir dakka, hayırdır?

– Özge, geçen gün, geçen gün dediğim de 1.5 ay kadar oluyor, bununla nette karşılaştık. 2-3 yıl olmuştur biz bunların firmayla iş yapmıyoruz. Ne yapar ne eder haberim yoktu, merak da etmiyordum hani. (Gülümser) Bulmuş beni, selam kelam ediverdik. Ondan sonra sık sık konuşmaya başladık. İş muhabbeti bir yerden sonra yerini iş harici türlü konuya bıraktı.Geçen akşam da görüştük.

– Ooooo konunun can alıcı noktasına geldik sanırım. Lafını unutma çayları koyup geliyorum.

Okumaya devam et

İki Genç Kız

Alev, son derecede güzel, yeşil gözlü, kumral, şımarık bir kızdı. henüz hiçbir erkek reddedememişti onu.

Elif ise, esmer, alev kadar olmasa da güzel bir memur kızıydı. Onun hayatı ise, kücük mahallesinde tıkılı geçmişti.

Alev, annesi ve babası ayrı yaşadığı için, ikisine küsüp, üniversitede okuyan ablasıyla ayrı bir eve çıkmıştı. ailesi zengindi, para sıkıntısı çekmiyorlardı. elif ise, anne-babasının yanında yaşıyordu. babsı doktordu ve normal bir gelirle idare etmeye çalışıyorlardı. alev, uslanmaz ve arsızdı. annesi sırf akıllanır diye, kızını lise çağında özel okuldan alip sıradan bi anadolu lisesine yazdırmıştı. özel okulun elit tabakasına alışmış olan alev, gecekondu tayfası diye adlandırdığı insanların içine düşünce, neye uğradığını şaşırmıştı. Alev’e kalsa, bu yeni arkadaşları, ona hizmetçi dahi olamayacak seviyedeydiler.

Okumaya devam et